Kadastro; bir ölçüye
dayalı olarak sınırları belirlenmiş bir ülke ya da bölgenin mülkiyetle ilgili
verilerinin sistemli bir şekilde düzenlenmiş kamu envanterleridir.
Mülkiyetler, bazı ayırt edici özelliğe
sahip adlandırmalarla sistematik olarak tanımlanırlar. Mülkiyetin şekli ve
parsel numarası büyük ölçekli haritalarda gösterilir. Bu haritalar, her bir
parselin mülkiyet yapısı, büyüklüğü, değeri ve yasal haklarını gösteren
kayıtlarla bütünleşiktir. Bu tanımlamalar, parsel nerede ve ne kadar sorularına
yanıt verir.
Parsel olarak adlandırdığımız ve
kadastronun esas öğesi olan sınırlandırılmış arazi, önemli bir finans ve ideal
değere sahip bir doğal kaynaktır. Sözü edilen finansal kaynaklar, aslında arazi
kayıtlarında yapılan yatırımlardır. Feodal zamanlarda arazi vergileri, köle
olarak isimlendirilen çiftçilere verilen arazinin ürün kapasitesine göre
alınırdı. Napolyon ise farklı olarak, arazinin tarımsal yapısının dışında vergi
toplanmasıyla ilgilenip kontrolü altında bulundurduğu ülkelerde araziden vergi
almak üzere yeni bir arazi kayıt sistemi ortaya koymuştur. (FIG 7.
Komisyonu 1. Çalışma Grubu, 1998) Bu arazi kayıt
sistemi günümüz kadastral sistemin temelini teşkil etmektedir.
Napolyon ile birlikte uygulanmaya başlanan sistem son birkaç yüzyıl
içinde toprağa ve kadastroya bakışı önemli oranda değişmiştir. Önce bir
zenginlik aracı olan toprak, ardından bir ticari mal, sonra kıt bir kaynak ve
günümüzde toplumsal bir kıt kaynak olma özelliklerini de kazanmış ve kadastro;
basit mülkiyet kayıtlarından mali araçlara dönüşmüş, taşınmaz piyasaları ile
planlamanın temel taşı biçimine gelmiştir. Başka bir deyişle, kadastro,
iyeliğin korunması ve vergilendirme amaçlarından, çevresel yönetim,
sürdürülebilir gelişme, ekonomik gelişim ve sosyal adalet kavramlarına hizmet
eden bir yapıya kavuşmuştur. Bu kapsamda kadastro, bugün tüm dünyada
sürdürülebilir gelişme ve çevresel gelişimi sağlamak için yeniden tasarlanmaktadır. (FIG 7.
Komisyonu 1. Çalışma Grubu, 1998) Bu tasarım mülkiyet,
değer ve kullanıma ilişkin bilgilere ulaşımı kolaylaştırarak; sosyal ve
ekonomik politikalar oluşturulmasına, planlama ve planların uygulanmasına,
altyapı hizmetlerinin geliştirilmesine, doğal kaynakların korunması amacıyla
çevresel denetime, kısaca toprağın yönetimine olanak tanıma biçiminde taşınmaz
idaresine doğru olmaktadır.
Kadastro bilgileri, toprak mülkiyetine
devlet güvencesi sağlanması yanında mekâna bağlı kırsal alanda sanayi, ticaret,
tarım vb. hizmet sektörlerindeki tüm yatırımlarda konumsal özellikli her türlü
projenin tasarımında ve uygulanmasında başvurulan hem ekonomik hem de teknik ve
hukuki altyapı bilgileri durumundadır. Bu nedenle bu bilgilerin tüm ihtiyaçları
karşılayacak özellikte doğru, güvenilir ve güncel olma zorunluluğu vardır.
Yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı, FIG dünyadaki kadastro durumunu,
eğilimi ve yapılması gerekenlerle ilgili görüşlerin bulunduğu “Kadastro 2014”
adlı raporu 1998 yılında ve HKMO ise, FIG
raporunu da dikkate alarak, “Kadastro 2023-Geleceğin Kadastrosu” başlıklı
“Türkiye Kadastrosuna İlişkin Çerçeve Rapor”u 2003 yılında yayımlamıştır.
Türkiye’de Kadastro
Türkiye’de 1912
yılından bu yana kadastro çalışmaları yapılmaktadır. Osmanlı döneminde, bütün
taşınmazların sınırlandırılması ve yazımı konusunda yürürlüğe konulan
05.02.1912 tarihli “ Emvali Gayrimenkulenin Tahdit ve Tahriri Hakkındaki Kanunu
Muvakkat” bağlamında Konya ilinin Çumra ilçesinde kadastro çalışmalarına
başlanmış, ancak sonrasında gelen savaşlar nedeniyle bu yasa tam anlamıyla
uygulama olanağı bulamamıştır. Bu nedenle bugünkü anlamda kadastro
çalışmalarının başlangıcının, ülke genelinde çalışmalara başlanmasını
hedefleyen “1925 tarihli ve 658 sayılı Kadastro Yasası” olduğu kabul
görmektedir.
Türkiye kadastrosu, TMK’nin 719. ve 997. Maddelerindeki kurallar çerçevesinde, taşınmazların
sınırlandırılması ve üzerlerindeki hakların belirlenmesi görevlerini yükümlenen
“hukuksal kadastro” dur. Daha sonra çıkarılan tüm özel yasaların (Kadastro,
Tapulama, Tapu, Tapu ve Kadastro Paftalarının Yenilenmesi, Lisanslı Harita
Kadastro Büroları vb. ) amacı, TMK’nin öngördüğü sistemin oluşturulmasına
yönelik olmuştur. (HKMO, 2003)
10 yıl öncesine kadar Türkiye’de çok
değişik yöntemlerle, farklı doğrulukta ve standartlarda öngörülen hedefin
%85’inde kadastro çalışmaları tamamlanmıştır. 2000 yılından sonra kadastro
çalışmalarına hız verilerek %99 oranında kadastro çalışmaları tamamlanmıştır.
Fakat kadastronun tam olarak tamamlanamamasının nedeni mahkemelik olan
bölgelerle birlikte genellikle müdürlük merkezlerine uzak, ormanla ilişkili
olan, ölçme zorluğu bulunan, dağlık ve engebeli yerlerin olmasıdır.
Kısaltmalar: FIG: International Federation of Surveyors
(Uluslararası Haritacılar Birliği)
HKMO: Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası
TMK: Türk Medeni Kanunu
Haritacının Dünyası, Tasarım Projesi, 2012
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder